27 Ekim 2015 Salı

Ev

Boşluk boşluktu içi. Bir kalemle çizilmiş, sonra silinmiş. Hava da kalmış da kalbi, gittikçe yükselmiş, kuşlarla ondan daha da uzağa. Öyle sessiz, öyle yalnız her yer. Altı üstü bir evdi öyle küçük öyle eski. Orada dünyaya ya ilk gelişinin,  ilk adımı ahşap merdivenlerinde atmasının hiç bir önemi yoktu ki. Okuldan koşarak gelip o günlüğüne aşık oldum diye yazışının, onun için tek küçük bir cümle iken bütün bedenini sarmasının  da onemi olamazdı. Ertesi gün hayata ilk yenilişini tadıp da yine koşarak bu eve gelip saklandığının da. Depremler, fırtınalar gece korkup uyandığı gök gürültüleri bile geliyordu aklına da , ne kayıplar verdiğini asıl depremlerin yüreğinde olduğunu hatırlamıyordu. Ne çok zaman geçmişti ev heybetli, yıkılmaz kaleyken şimdi bu harabeyi o dışarıdan izliyordu.


31 Mayıs 2015 Pazar

Aşkın Gerçeği

Sadece seviyorum demek değildir aşk. Onu kana kana seveceksin, kendi canın yana yana. Ateşlerde yürüyüp ona hiç dokunmadan. Pamuklar içinde seveceksin. Öyle bir atacak ki  kalbin, uzaktan bile sesini duyacak. Değiştirmeye çalışmadan olduğu gibi, göründüğü gibi seveceksin. Sabırla şefkatle seveceksin. Onun için yapılanları bir bir saymadan, yine bir bir uğruna her şeyi feda edeceksin. Yaşamının ona bağlı olduğu kalbini, ardına bile bakmadan sorgusuz sualsiz ona vereceksin. Vereceksin ve onda unutacaksın. Koşulsuz seveceksin. Severken incitmeyeceksin. Duvarlarını ilk defa onun için yıkıp yine en gizlini ona anlatacaksın. Onu severken şeffaf olacaksın. Sana baktığında senin içini okumasına izin vereceksin. Bıkmayacaksın bıkarsan aşk olmaz zaten. Sen bu aşkı en ölümcül anlarda bile yaşatacaksın. Yaşamıyor artık derken bile hayata yeniden döndüreceksin. Gitmesine, bir başkasının olmasına asla izin vermeyeceksin. Zaten o da bu aşkı bırakıp hiç bir yere gitmeyecek. Öyle bir seveceksin ki dağlar değil, okyanuslar değil tüm yıldızlar şahit olacak ve sen bu aşkın altında ezileceksin.


14 Mayıs 2015 Perşembe

His

Nasıl hissediyorsan öylesindir. Güzelsindir en yalın halinde, çirkinsindir zarar vermeden kimseye. Artıyorsundur belki, azalıyorsundur tane tane. Uzaklaşıyorsundur istemediğinden , git gide yaklaşıyorsundur çok sevdiğinden. Görmek kifayetlidir gözlerinde kendini. Sevilmediğini zannetmezsin, senden de fazla bir sen kadar daha varsındır. O zaman ihtiyacın yoktur aynaya bakmaya. Ve sen hislerinde yanılmamışsındır.


12 Mayıs 2015 Salı

Timsahi Gözyaşları

Zamanın durmasını bekler kötülük. Kara bulutlar birikir, kalplere getirir karanlıkları. Zaman durunca çıkar pişmanlıklar ortaya. O karaltı yağdırır yağmuru, timsahi gözyaşlarını. Samimi olmayan, gerçeğin ötesinde ki yalvarışları. Henüz zaman varken sevmeli oysa sevilmeli. Hala nefes alıyorken affetmeli, af dilemeli. Kalpleri pamuklarla sarıp sarmalı. Unutmalı da. En güzel anıları ayırmalı ve o sahne de kalmalı. Her an zaman dolacakmış gibi gülmeli. Öyle gülmeli ki her şey sımsıcak olmalı. İçleri ısınmalı kara kışlarda, bulutlar kaybolmalı. #hayatinhikayeleri #yazarodasi #yazar #edebiyat #karakoy #galata #istanbul #turkey #iyigeceler


21 Nisan 2015 Salı

Sessizliginde

Kimbilir ne çok zaman geçirmiş, unutmak istediklerini unutmak için oyalamıştır kendini. Kimbilir ne çok sevmiş, ne çok sevilmiştir. O da nefret etmiştir, öfkesini çoğu zaman içine atmış tüketmiş, bazen de söylemiştir yavaşça. Kırılmıştır o da elbet. Dönmüş içine susmuştur. Kırmıştır belki, sonra yine kalpleri almıştır geri. Savaşmış yanlışlarla, doğruları anlatmıştır. İnanmayınca kimse bırakmıştır. Sessizliğinde yenildiğini düşünmüştür herkes. Oysa o kendini avutmuştur her şey düzelecek diye. Siper etmiştir kendini sevdikleri zarar görmesin ,onlar mutlu olsun ben onlarla diye. Yalan söylememiş, söyleyenlere inanır gibi yapmış vurmamak için yüzlere. Işıklar kapanınca ağlamış sessiz sessiz, sabah anlamamış kimse. Onun baktığı gibi bakmaz hiç kimse.


17 Nisan 2015 Cuma

Zamansız

Yürüyordu yollarda kimi zaman tek başına kimi zaman onunla rüyalarında. Yalnızdı yolda. Tuzsuz du her şey, tadı yoktu onsuz. O varken güneş de vardı. O varken umutta. İçtiği su onu tekrar susatır olmuştu. Onsuz dünya renksiz onsuz soluksuzdu. Hare hareydi gökyüzü, bulanıktı bulutlar. Ne yağmurlu ne de berrak fulüydu yaşamak. Bu yola beraber çıkmışlardı rüyasında. Beraber atlamışlardı uçurumlardan. Ayakları takılmıştı ara ara tümseklere, hafifçe sendelemişler yine tutunmuşlardı birbirlerine. Düşmelerine izin vermemişti sımsıkı tuttukları elleri. Diğerleri ise uçsuz bucaksız yolu görüp geri dönmüşlerdi. Tam yaklaşmışken hayata en zor anında yarı yolda bırakanlar yerine neden o kaybolmuştu zamansız. Küçük çocuklar kadar masum, değirmenlere savaş açan devler gibi büyüktü sevgisi. Mutluluk avucunun içindeydi. Günlerden bir gün perdeler kapandı. Saatine baktı, sabah olmuştu. Oysa hala karanlıktı. Umudun kaybolduğu andaydı. Perdenin arkasına saklanan gün ışığını unutmuştu. Daha dün gece kendi kapatmıştı perdeleri hatırlamadı. Yarı uyur yarı uyanık düşündü. Kalkıp açsam mi perdeyi. O zaman gelir miydi geri. Aradan sızan güneş onu getirir miydi. Ya bir daha gelmezse dedi. Kararsız kaldı bir an. Doğruldu açtı perdeyi. Yeni günün yeni sabahında gün ışığını bütün hücrelerinde hissetti. Ona gülümseyen mutluluğa eşlik etti. Ordaydı hiç gitmemişti ki.


Karar Akşamları

Hem sis bulutlarının, hem de gökkuşağının aynı gökyüzünde olduğu bir dünya ise burası, gülerken ağlayıp ağlarken de gülebilmeli. Tozun buluta, yağmurun da toprağa karışması gibi acılarda karışır mutluluklara. Kalbinle aklın yer değiştirir. Hangisi ne söylüyor anlayamazsın. Hep bir ağızdan konuşan küçük çocuklar gibi susturamazsın. Her yeni başlangıç güç ister senden. Sondan doğarsın yeniden başlamak yerine. Sonlarda bir adım daha ilerdesindir. Bir adım daha güçlü. Bugün dersin, yarın dersin kendine, başlayacağım. Biten günün akşamı senden verdiğin sözleri tutmanı bekler.