Babamın konferansı vardı yine. Sende gel kış tatili yaparsın
dedi. Sadece iki gün hafta sonu.
Sevgili bayan arkadaşı da bizimle birlikte gelecekti. Bu kez ondan rahatsız olmamıştım işin ucunda
tatil vardı.
Güzel bir oteldi. Onların odası benim bir alt katımdı. Bayan
arkadaşı geliyor diye mahcup olan baban bana biraz daha iyi manzaralı bir oda
tutmuştu.
Küçük bir oda olmasına rağmen gördüğüm en ferah yerdi
burası. Camlar yere kadar ve denizin içindeydim. Karşıdaki kayalıklar biraz
ürkütücü olsa da yine de sevmiştim. Kayalıkların üzerinden hayatı seyrediyordum
.
Biraz kitap okudum. Yol yorgunluğu ve dalgaların ritmiyle
uykuya dalmışım. Geceden aralık kalan perdeden sızan güneş ışığı uyandırdı
sabah beni. Pırıl pırıl bir sabahtı. Kayalıklar dalgalarla ateşkes yapmıştı,
sakindi bugün. Bu his bana huzur verdi. Giyindim ve kahvaltıya indim.
Babam iki kere çaldırmış beni uyurken. Kahvaltıyı sabah
erkenden yapmışlar. Ne güzel başlamıştım güne. Tek başıma güzel bir kahvaltıyla
devam edecektim. Oturdum masaya. Yan masa da benim gibi yalnız bir kadın kırk
yaşlarının başında çayını yudumluyordu. Öyle yavaş hareket ediyordu ki zaman
hiç geçmesin diye yalvarır gibiydi gözleri. Kendimi onu izlemekten alı
koyamadım. Ancak deniz kenarına gitmek için de sabırsızlanıyordum. Ondan sonra
gelmeme rağmen kahvaltımı bitirip denize doğru yol aldım.
Gerçekten soğuktu hava. Bir iki tur attım ve odama dönmeyi
düşünüyordum ki sabah gördüğüm kadın çıktı karşıma.
Çıplak ayaklarıyla kumsalda yürüyordu. Üşümüyor muydu acaba?
Onunla konuşmak istedim. Beni bir şey ona doğru yaklaştırdı.
“ Stresi aldığını söylerler kumların, bir meditasyon tekniği
değil mi ? “
Yüzündeki mimiksiz ifade ile bana bakarak ”ben bir şey hissetmiyorum” dedi.
Yine ağır ağır uzaklaştı yanımdan.
Garip bir kadındı. Odama döndüm bende. Rüzgar çıkmaya
başlamıştı. Güneşte artık dağların arkasına gizlenmişti kimse görmesin diye.
Dalgaların kayalar ile kavgası başlamıştı yine. Sesleri
kapalı camın ardında içime işliyordu. Ürperdim.
Her ne kadar ürkütücü şeyleri izlemekten korksam da bana hep
heyecan verirdi. Perdeleri sonuna kadar açtım ve izlemeye koyuldum.
O da neydi?
Sabah ki kadın kayaların üstündeydi. Adım adım uçurumun
kenarına yaklaşmaktaydı. Adımlarını izliyordum. O hala soluk alıp verirken
tuttum nefesimi. En sonuna geldi kayanın tam en sonuna. Hayatın sonundaydı
şimdi. Bu kadar kısaydı hayat tek bir
adım kadar.
Camı açıp dur demenin bir faydası olur muydu?
Duruyordu son adımında. Belki dua ediyordu belki af
diliyordu.
Uzun sürer miydi monoloğu?
Yükseklik korkum olmasına rağmen, kendi evimden beşinci
kattan aşağıya bakamazken, yirmi kata kadar ulaşan bu kayalığa ani bir kararla
koştum. Başım dönüyordu rüzgar yere doğru itiyordu beni. Ben ise tanık olacağım
hazin bir sona, hiç tanımadığım bir bedene ruhumu sürüklüyordum. Kayanın
tepesine çıktım sonunda. Kadın hala oradaydı. Onu görünce sıcaklık aktı
yüreğime rahatladım.
Oturmuştu sadece kayaları seyrediyordu.
Beni fark etti ancak döndü yine kayalara yüzünü.
“Benim odam tam karşıdaki oda sizi gördüm ve sandım ki-“
“Meditasyon sadece iyi geliyor” dedi.
Böylece hayatımda gördüğüm en ilginç insanla tanışmıştım.